Her zaman liyakatin esas alındığı ortamlarda işlerin sorunsuz bir şekilde adeta bir büyük bir mekanizmanın içerisinde bulunan dişli çarklarının tıkır tıkır çalışması gibi yolunda gittiğine şahitlik ederiz. Bunun en basit örneği kendi ailemiz içerisinde bizlerin koyduğu kuralardır. Kendi koyduğumuz kurallara aile fertlerinin uyduğu zaman bir şiir gibi hayatın aktığını biliriz. En ufak bir kural ihlalinde sistemin yani evin ortamın sekteye uğradığına şahitlik ederiz ki hemen müdahale edip yanlışlığı yapanı düzeltiriz.
İşte bu en küçük yapı taşı olan aile içerisinde bile bir düzen ve kurallar çerçevesinde giden hayatımızı modern dünyada çevrede yaşadığımız alanda çalıştığımız yerde de devam ettirmek mecburiyetindeyiz. Hayatın ve yaşamın kültürel kuralları olduğu gibi aklaki kuralları da vardır. Bunları hem gündelik hayatımızda hem de iş hayatımızda riayet etmeliyiz.
Ancak bu adamsendecilikten kaynaklanan yaşam felsefesi, gelecek ve ikbal mücadelesinden kaynaklı liyakat esaslı olmayan kimin çarpanı daha fazla kimin getirisi daha fazla kim bizden kim senden mantığıyla yapılan yerleştirmeler neticesinde ne gündelik hayatta ne de iş hayatında başarılı bir sonuç alamıyoruz. Herkesin bu benim işim değil ben bu iş için mi doğdum dediği. TV ekranlarından çalışmadan kazanılan paralar ile lüksün ve şatafatın tahayyül bile edilemediği bir yaşam tarzının geleceğimize ve bizlere empoze edilmesiyle yeni bir nesil türedi.
Bu faktörlere seçim dönemlerinde pespaye hale gelen bu bizden. Oyumuz ve ikbalimiz garanti olsun mantığıyla gerçekleştirilen iş alımları neticesinde Devletin malı deniz yemeyen keriz mantığıyla yetişen bir nesil haline getirildi gençliğimiz. Eskiden yerde ki çöpü alıp çöp kovasına atan nesilden şimdi önünde ki çöpe tek me atan görmezden gelen bir yapıdayız. Şapkamızı önümüze alıp şöyle bir düşünmeliyiz aslında. Çocukluğumuz da elimizden düşen ekmeği yerden alır önce üç defa üfler sonra üç defa öper alnımıza koyardık. Şimdi ise acımasız ve vicdanları sakat bireyler haline geldik.
Kendi yaptığı işi sevmeyen. Gözü hep bir üstünde olan. Çalışmadan para kazanmak isteyen. Ben bu işler için mi bu dünyaya geldim diye söylenen ama kendisini geliştirmek için bir adım atmayan. Rahmetli ananemin böyle insanlar için bir sözü vardı çok sevmişimdir hep “Ver yesin ört uyusun” işte bunun en son örneğini Gebze fatih Devlet Hastanesinde yaşadık. Yerel ve ulusal gazetelere haber oldu. Çöp bidonlarının ve çevresinin halleri. Eğri oturalım ama doğru konuşalım. Herkes elini vicdanına koysun hala kaybetmediyse tabi. Sizce böyle bir durum böyle bir hadise özel bir hastanede yaşanabilir mi? Ya da özel hastanede çalışanlar böyle pervasızca davranabilir mi?
Yaptığın iş sana uygun olmayabilir. Ya da sen yaptığın işe uygun olmayabilirsin. Ama çalıştığın kuruma yaptığın işe saygın kendi nefsinden ve benliğinden üstün olmalı. Ya sevdiğin işi yapacaksın ya da yaptığın işi sevmesen bile saygı duyup haksızlık yapmayacaksın hak yemeyeceksin. İşte burada idarecilerin hakkaniyet gözeterek liyakati esas alarak bu sorunlara el atması gerekiyor. Çalışanlarında ben karşı taraftan baksam bu yapılan hizmetleri yapılan çalışmaları beğenir miyim diye empati kurması lazım. Yaptığınız iş çok basit gibi görünebilir ya da çok gereksiz gibi görünebilir ama büyük bir sistemin içerisinde en basit işin bile en önemli iş kadar değeri vardır ki çarkın içinde nasıl bir dişli olmazsa tüm çark durma noktasına gelir aynı şekilde Fatih Devlet hastanesinde yaşanan çöp olayları da hastane içerisinde yapılan onlarca ameliyat ve yüzlerde hayat kurtarmanın bile önüne geçebilmiştir. Halbu ki nedir yani çöp. Alt tarafı basit bir çöp deriz. İşte bu öyle basite alınacak bir işlem değildir. Her iş yapanın kendisine olan güveni ve işe olan saygısı kadar değerlidir. İşini severek yapan insanların sisteme ve kuruma verdiği değer ve saygınlık ne parayla ölçülü ne pulla. İnsan yaptığı işten kendi vicdanıyla rahat ayrılmalı akşam yatağa başını koyduğu zaman huzurla uyumalı aile fertlerinin boğazından helal lokma sokmanın derdinde olmalıdır.
Yine makam ve mevki sahibi insanlarında siyasi ikballeri için değil kurumların ve devletin ilelebet payidar olabilmesi için ilk önce liyakat ve sadakat kavramlarını öğrenmeleri adamsendecilikten uzak durmaları gerekmektedir.
Ne zaman adamsendecilikten kurtulur, liyakat ve sadakati kendimize şiar edinirsek o zaman birbirine daha saygılı bireyler olabiliriz.
Selam, dua ve muhabbetle…